13 Nisan 2009 Pazartesi

Sukhbaatar Meydanı'nın yakın komşuları

Meydandan başlamıştım, devam edeyim. Gerçi meydan bitince geriye pek bir şey kalmıyor gibi ama n'apalım :)).


(Opera ve fotoğrafı çekerken bana acaip ters bakan Moğol amca :)

Meydanda, parlamentodan sonra, en göz alıcı bina opera. Birkaç kere gitme fırsatımız oldu. İstanbul' da operaya gittiğimden daha fazla gittim resmen, bu da benim ayıbım. Ne yapayım, Ulan Bator'da başka yerde konser oldu da ben mi gitmedim :)). Burada komünist dönemden kalan okuldu, operaydı, tiyatroydu kültürel binaların pembe, mavi, eflatun, yeşil tonları -artık epey solmuş olsa da- çok enteresan (fotoğraflarda belli olmayabilir). Bu tonları nasıl ve niye tutturmuşlar bilmiyorum. Bir bilen, Moğollar'ın canlı renkleri çok sevdiğini söylemişti. Giydikleri "del" lerin renklerinden de belli oluyor ama keşke kurdukları şehir de azıcık renkli olsaymış. Neyse, iklim şartları elverişsiz diyelim. Gerçi bizim oralarda iklim uygun da n'oluyor, şehirler park bahçe mi dolu sanki...



Opera'nın yanında Demokratik Parti'nin binası var (sağda, üzerinde bir adamın - sanırım parti lideri Elbegdorj- posteri asılı olan). Komünist dönemden sonra kurulan en önemli liberal parti. Ya ana muhalefet ya da, bu dönem olduğu gibi, koalisyon ortağı.

Memleketin en büyük partisi Moğol Halkının Devrimci Partisi'nin (Mongol Ardyn Khuvisgalt Nam) binası ise bunun arkasında. Geçtiğimiz yaz seçimlere katakulli karşınca millet galeyana gelip binayı yakmış. Olay hala konuşuluyor, "olaylar" denince herkes aynı şeyi, o günü anlıyor. Hikayesi başka bir kaydın konusu.

Parti binasının yanındaki Kültür Sarayı. İçinin devasa olduğu söyleniyor, bilemem, gidenlerin yalancısıyım. Bina üzerinde genelde bir Moğol stand-up grubunun dev gibi posteri oluyor, üç şişman adam aynı adlı bir gösteri yapıyor :)).




Kültür Sarayı'nın karşısında Büyükşehir Belediyesi ve Valilik var, belediye başkanı ve vali aynı kişi. Binanın rengi uçuk yeşil. İlk geldiğimizde dışarıdan görüp "Allah Allah, ne güzel ve bakımlı bina" diye şaşırmıştık :). Hemen arkasındaki Bodhi İş Merkezi.




Belediye'nin yanında Borsa ve Merkez Postane var. Merkez Postane (Tuv Şovdın) bizim için hayati bir bina zira Türk Büyükelçiliği Postane'nin iki yanı, bizim ev de karşısı. Taksi şoförlerine tarif etmek kolay oluyor :). Gerçi her defasında doğru telaffuz konusunda polemik yaşıyoruz, tuv şovdın, tuv şuvdan, tov şovdın...

Bu arada, Borsa binası eskiden sinemaymış. Kapitalizmin komünizmi fena öptüğü örneklerden sadece biri... Burada eski sinemalar kırpılıp kırpılıp ya borsa ya banka yapılmış.




Bu binalar, Parlamento'nun üst köşesini tuttuğu meydanın sağ ve sol kenarlarında. Parlamento'nun tam karşısında ise yukarıdaki alan var, yakın gelecekte azıcık yağmur görürse birkaç günlüğüne de olsa yeşilleneceğini umduğum bir yer. Belediye imar planında yeşil alan diye geçenlerden... Solda görünen cam bina da bir nevi Burj el Moğol :)). İçinde henüz faaliyet yok, bakalım ne olacak...

Meydanın yakın komşuları böyle, uzak komşularını da bir sonra yazayım. Ben de işi iyice pehlivan tefrikasına döktüm :)).

  • Bugün özlenen: Burada yeni bir restoran açıldı, Bosphor. Türk kebabından, dönerinden örnek sunma iddiasında. Bugün gittik, köfte, tavuk döner vs. yedik. Geçici olarak bir Türk usta gelmiş ama et Moğol olunca ne fayda... Memleket etini, memleket köftesini özledim. Buradaki et kesimi apayrı dava, başka kayıt konusu. Yaşasın, yazacak mevzu buldum :).
  • Bugün izlenen: Click. Adam Sandler'ın "Hayatı fast fwd yaşasam ne olur?" minvalindeki filmi. Aslında fikir tam bana göre, fast fwd tuşu olsa da basıp kendimi memlekette bulsam... Ama o da sakat iş, filmde de görüldüğü üzere. Neyse, Christopher Walken ne karizma oyuncu yahu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder