28 Şubat 2010 Pazar

Del Moğol' dur Moğol kalacak!


(allposters.com- Jerry Galea)

Geçen pazartesi burada "Del Günü" idi. Büyüklü küçüklü Moğollar, en güzel del' lerini giyip, caddelerde gezindiler. Günün en güzel tarafı, del giydirilmiş, sevimli tombiş Moğol çocuklardı. Fotoğraf makinemi almadan dışarı çıkma gafletini gösterdiğim için internetten göçebe ( ve de çok güzel) bir Moğol çocuğun fotoğrafını sunmak durumundayım.



Yazıya başlarken Tonyukuk Yazıtı' nın karizmatik bekçisi, sadece bir gün değil her gün del insanı Chuluun' un fotoğrafını da sunmak elzem :)).


(flickr.com- Noelus Bolus)

Efendim bu yılki Del Günü aynı zamanda biraz siyasiydi. Yeni yılın (Moğol yeni yılı elbet) 8. günü zaten del günü imiş. Ama bu yıl durum farklıydı, şöyle ki, Çin özbeöz Moğol çalgısı morin huur' u UNESCO nezdinde mi ne, kendi kültürüne tescilletmiş. Aynen bizim baklava, kahve vs. ye elalemin sahip çıkması gibi. Bununla da kalmamış, del' i de tescil ettireceği yönünde bir kuşku uyandırmış. Bu durumda del günü burada epey büyük bir katılımla geçirildi. Hatta parlamentonun önünde ufak çapta bir gösteri yapıldı.


(flickr.com- Akilea)

Herkes en güzel, en parlak renkli del' lerini giymişti. Şehirde her yer hala buz ve boz iken, del renkleri hakikaten göz okşayan bir görüntü yarattı. İnsanların kültürlerine bu kadar sahip çıktıklarını görmek pek güzel.



Gerçi del zaten halihazırda giyilen bir şey, öyle bir günlük değil. Daha çok yaşlılar tercih etse de şehir del giyenlerce şenlendiriliyor.

Bu enteresan bir giysi, erkek ve kadın modelleri arasında pek fark yok. Kadınlar bellerine renkli kuşak ya da ince kemer bağlarken erkekler genelde kalın, büyük tokalı, gösterişli kemerleri tercih ediyor. Sadece renkli kumaş bağlayanlar da var tabi. Kadın- erkek ortak payda, kuşakların parlak, canlı renklerden olması. Yazlık ve kışlık modeller de aynı, sadece kumaş türü fark ediyor. Günlük hayatta giyilen pamuklusundan özel günlerde giyilen ipekli çeşitlere kadar farklı kumaşlardan del diktirmek mümkün. Aynı zamanda çok fonksiyonlu bir giysi, yorgan olup soğuktan korumadan göğse votka şişesi ya da snuff bottle yerleştirmeye kadar pek çok kolaylık sağlıyor.




Bir ayrıntı da del modellerinin, Moğol boyları arasında ufak farklar göstermesi. Bunu ayırt edecek durumda değilim ama okuduğum kadarıyla Khalkh, Buryat vs. Moğol boylarının giydiği del' lerin desenleri, dikişleri vs. az biraz farklıymış.

Rahat ve fonksiyonel bir giysi. Her şeyden önce Moğol bir giysi. Hatta Cengiz Han' ın bir sözünde de yer bulmuş. Bir liderin vizyonunun yaşlıların öğretilerinden uzaklaşmaması, liderin boş zevkler ya da sonuç vaat etmeyen yenilikler peşinde koşmaması için Han' ın şöyle bir sözü var: "Eski del vücuda daha iyi uyar ve daima daha rahattır, arazi hayatının zorluklarına dayanır. Oysa yeni ya da denenmemiş del kolayca yırtılır".

Çin' in halihazırda bir dünya kendine özgü kültürel öğesi var. Gitsin onlarla uğraşsın yahu, del ve morin huur' u da Moğollar' a bıraksın, kendisini kınıyorum buradan :)). Baklava Türk' tür, kebap Adanalı' dır, del Moğol' dur, budur!

  • Bugün özlenen: Taze maydanoz, nane, roka, fesleğen... Evde saksıda yetiştirmeye çalışıyorum ama fırtına, kasırgalar sağolsun, pencereleri açıp önündeki saksıları devirip bitkileri malamat ediyor. Yeşilliğin market işi kurusu da bir şeye benzemiyor.
  • Bugün izlenen: Transsiberian. Valla ben anlamadım. Bir filmde hem Ben Kingsley hem Woody Harrelson olur, görüntü yönetmeni nefis çalışır, hadise dünyanın en egzantrik güzergahlarından birinde geçer ama aynı zamanda o film nasıl bu kadar kötü olur... Öncelikle Transsibirya demiryolundan Moğolistan' ı çıkarıvermişler, hangi akla hizmetse, otur sıfır! Dininde diyanetinde Woody Abi ile vaktiyle yemediği halt kalmamış karısı, Pekin' den Moskova' ya trenle yola çıkar. Yolda kriminal kılıklı bir çiftle takılırlar. Çiftin hali tavrı "ben eroin kuryeliği yapıyorum" diye bağırmaktadır. Peşlerinde Rus dedektif Ben Kingsley, tren ilerler filan. Amaaan, senaristi ve yönetmeni Sibirya soğuğunda tutmalı ki akılları başlarına gelsin.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Moğolistan' da ay beyaz, yıl kaplan


(danzanravjaa.typepad.com)

Şubat, Budist aleminde yılbaşı ayı. Moğolistan' da ay takvimine göre geleneksel yeni yıl, "tsagaan sar- beyaz ay" adıyla kutlanıyor. Her zaman Çin yeni yılıyla aynı güne denk düşmese de şubat içinde vuku bulan bir kutlama. Asya da uzağıyla, doğusuyla, güneyiyle geçen hafta sonu kaplan yılına girdi.

Moğollar kış mevsimini dokuz günlük dokuz bölüme ayırıyor. Tsagaan Sar' la da son dokuzluk dilimin bitişini kutluyorlar. Valla nasıl bir bitiş anlamadım, hala soğuk hala soğuk :). Ama neyse, yakında ilk cemre düşecek. Beyaz ay denmesinin sebebi, yılın son gecesinde ay görünmez, gökyüzü karanlık olurmuş. Ertesi günün, yani bayramın ilk gecesinde de yeni, beyaz ay doğarmış, beyazlık ondan geliyormuş.


(stat.gogo.mn)

Tsagaan Sar ambiansı bizdeki bayramlar gibi. Önce büyükler ziyaret ediliyor. Ev sahipleri misafirlere khadag sunuyor, misafir de ona hediye veriyor. Dört günlük bayram boyunca yollar, geleneksel kıyafetlerle, çoluk çocuk, torun tombalak yola düşmüş, ev ziyaretine giden ailelerle doluydu. Arabaların çoğunun içi tıklım tıklımdı, millet ailecek ev geziyordu. Misal, bizim apartmanın avlusuna girip çıkan arabaların, arabalardan çıkan insanların haddi hesabı yoktu.


(danzanravjaa.typepad.com)

Bu bayramda herkes birbirine snuff bottle ikram ediyor. Snuff bottle, içinde toz tütün olan ufacık bir şişe, alıp burunlarına çektikten sonra sahibine geri veriyorlar. Bir nevi enfiye kutusu.


(tourmongolia.com)

Tsagaan Sar' ın en renkli yanı, sofrası. Bayram sofrası donatılıyor. Öncelikle yukarıda görülen çörek tepesinden bahsetmek gerek. Şöyle ki, çöreklerin kaç kat oluşturduğu önemli, yeni evliler üç, orta yaşlılar beş, en büyükler yedi veya dokuz kat çörek diziyorlar. Bolca kımız, daha da bol votka içiliyor. Alışık olmayan bünyeler fena çarpılıyor :)).


(members.virtualtourist.com- Tulka)


(wikipedia.com)

Tsagaan Sar' da en çok yenen şey de, Moğol mantısı denebilecek "buuz". Mantıdan daha büyük, içinde de genelde parça et var. Sanırım haşlanarak ya da buhara maruz bırakılarak pişiriliyor. Evin hanımı buuz yaparken evin erkeğinin görevi de yapılan buuz' ları dışarı çıkarıp tek tek saymak. Yeni geldiğimde denemiştim, bize göre epey yağlı, ağır bir yemek (bunu söyleyen de bir Adanalı, gerisini siz düşünün :).

Burada Tsagaan Sar boyunca dört gün, büyük marketler ve yabancıların gittiği restoranlar hariç, her yer kapalıydı. Dünyevi yeni yılda parti parti eğlenip coşan Moğolistan, uhrevi yeni yılda sakin sakin ev ziyaretlerine gitti. Bir beyaz ay dönemi de böyle geçti gitti.

  • Bugün özlenen: Markette eline aldığın şey nedir, bilmek güzelmiş. Burada ürünlerin çoğunun üstü Kiril, Kiril olmayanda Çin, Kore ya da Japon alfabesinde yazılı. Ya Avrupa' dan ithal ürünlerin peşine düşüyoruz (ki burada mal akışı değişik, bir bulduğunuzu bir daha hemen bulmanız büyük şans) ya da ürün arkasında Azerice, Özbekçe vs. açıklama arıyoruz.
  • Bugün izlenen: Les Poupées Russes. L'Auberge Espagnole filminin devamı. Önceki filmde "ben bu hayatta ne olucam" bunalımındaki tipik Fransız erkeği, şimdi de aynı durum artı "acaba hangi kızı öpsem, hayatımın kadını nerede, acaba hepsini mi öpsem" bunalımında, tipik Fransız erkeği olmakta seviye atlamış bir arkadaş haline gelmiştir. Erasmus ekibinden bir arkadaşı Rusya' daki düğününe çağırır, ekip toplanır. Bizim eleman kafası karışık, "o kızdan buna seksem mi sekmesem mi, ay sekeyim yahu" şeklinde gezinmektedir. Yer yer eğlenceli, renkli ama Fransız işte...

11 Şubat 2010 Perşembe

Kartallar yüksek uçar, Kazaklar'a tilki kapar



"Dört nala gelip Uzak Asya' dan Akdeniz' e bir kısrak başı gibi uzanan memleket"e gidip biraz vatan havası aldıktan sonra Uzak Asya' ya geri geldik. Güzel bir zamanda döndük, bu hafta sonu Moğollar' ın yeni yıl bayramı başlıyor, Tsagaan Sar (beyaz ay). Herkes büyüklerini ziyaret edecek, bol bol kımız içilip et yenecek, insanlar birbirine beyaz hediyeler ve mavi khadag'lar sunacak.

Bu bayram esnasında Kazaklar' ın kartal festivali de oluyor. Ülkede yüzde beşlik bir Kazak azınlık yaşıyor. Çoğu kuzeybatıdaki Bayan Ölgii şehrinde ama başkent Ulan Bator civarında da belirgin bir Kazak nüfusu var.



Festivalde ilk, Moğol atlarına binen Kazaklar kartallarıyla arz-ı endam ediyor. Moğol atı demişken, bakınca midilliymiş havası veren bu atlar, Moğol İmparatorluğu' nun oluşumunda çok önemliymiş. Cengiz Han' ın savaşçılarının zaferlerinde, bu tıknaz hayvanların efsane dayanıklılığının büyük önemi varmış. Bu yüzden Moğol atlarını midilliyle karıştırmamakta fayda var, Moğollar kızıyor.



Başlıklar, kıyafetler hep Kazak işi. Tipik Moğol del'i giyen yok.



Efendim, önce kartalların serbest bırakılıp, sahibini geri bulması benzeri bir yarışma yapılıyor. Kartallar uçup gelip, sahiplerinin yamacına konuveriyorlar.



Akabinde kartallara tilki avlattırılıyor. Atların arkasına tilki bağlanıyor, serbest bırakılan kartal yine süzülüp gelip, koşan atın arkasındaki tilkiyi parçalıyor.

Kartal yetiştiriciliği, yarışmaları vs. sanırım Kazak işi. Kazak kartalları o kadar ünlü ki, kartal almaya buraya gelen Arap şeyhleri var. Restoranlarda bir iki kere küçük Arap gruplar görüp pek bir şaşırmışlığım var. Hayır yani, Arap yarımadası ve iklimi neresi, Moğolistan neresi... Dünya hakikaten küçükmüş :).



Son olarak da çift hörgüçlü deveyi (bactrian camel) takdim ederim. Bu da dünyada sadece Kuzeydoğu Asya' da olan bir deve türü. Kar ve de buzsever bir deve olsa gerek, bir nevi kutup devesi :)).

Not: Okuyuculardan Ertuğrul Bey, Moğollar' ın Türkler' e bakışını sormuş. Bu konuyu daha sonra yazmaya niyetliyim, malum, Türkiye'deki yüzde yüz sallamasyon bir haberden dolayı burası hala biraz gergin. Birazcık unutulsun, o zaman diyorum.

  • Bugün özlenen: Bir şehirde toplu taşımayı kullanmak ne güzelmiş. Memlekette metrodan indim, minibüse bindim, vapurdan indim, otobüse bindim. Burada toplu taşıma biraz ürkütücü, daha doğrusu ne zaman otobüse bineyim desem Moğollar "aman ha, sakın ha, muavin bağırır, o ittirir, bu kaktırır" deyip duruyor. Oysa toplu taşıma sistemi insana o şehri biliyormuş hissini veren en hayati şeydir yahu.
  • Bugün izlenen: Gadjo Dilo. Müzikler pek bir Roman, pek bir Balkan, pek bir yahşi de bu filmden bir şey anlayacak kadar entel değilmişim. Fransız bir genç adamın yolu, çok eskiden duyduğu bir müziğin peşinde, onu kim çalar, kim söyler bulmak için Romanya' da bir Roman köyüne düşer. Romanlar onu sever, o Romanlar' ı sever, arada bunalır, arada takılır, günler geçer.