19 Ocak 2010 Salı

Ulan Bator' dan alışveriş manzaraları- 1


(Flickr- Xuweiuyan)

Ulan Bator pek alışveriş şehri sayılmaz. Memlekette vitrindi, mağazacılıktı vs. kavramlar henüz pek yok. Kaşmir alayım da alayım, deve tüyüne bulanayım denmiyorsa, bu şehir pek tüketim fırsatı vaat etmiyor. Ama kocaman bir açık hava pazarımız var, adı Naran Tuul Hudaldaanı Tuv, yani Naran Tuul Ticaret Merkezi. Halk arasında bilinen adıyla Khar Zakh, "Kara Pazar".


(ub-mongolia.mn)

Lisansını Ulus Pazarı, master' ını Beşiktaş Pazarı ve doktorasını Yeşilköy Pazarı' nda tamamlamış biri olarak pazara gitmeyi çok severim. Burada böyle bir pazar olduğunu duyunca da çok sevinmiştim. Lakin kazın ayağı farklıymış. Pazar biraz şehir dışında kalıyor. Ayrıca buradan bir yabancının girdiği şekilde, salimen çıkması zor. Öncelikle yukarıdaki fotoğraf, sadece otoparkı bile kaos hakkında bir fikir verir sanırım.


(brewster42.blogspot.com)

Pazar envai çeşit ürün sunuyor. Bomboş bir evi elektronik eşyasından gardrobuna, gardrobun için dolduracak kıyafetinden perdesine kadar doldurmak mümkün. Dünyanın bu bölgesinin en büyük açık hava pazarı olduğu söyleniyor, en büyük müdür bilmem ama büyüklerden olduğu kesin. Bardak, çanak, bisiklet, motosiklet, antika, aklınıza ne gelirse burada, şehirdeki fiyatların epey altına.


(Flickr- Penguins Perfect)


(mon-photo.com)

Kazın ayağı farklı diyordum, burası kapkaççı, hatta gaspçı kaynayan bir yer. Çanta taşımamak, cüzdanı, telefonu vs. güvenli yerlere sokuşturmak gerek. Hırsızların çantalara ustura atma gibi bir alışkanlıkları varmış. Çantayı vermekte direnen de dayak yiyebiliyormuş. Burası sadece yabancılar için değil, Moğollar için de az çok riskli bir yer ama özellikle yabancıların dikkatli olması gerekiyor. Ben ilk gittiğimde adamın biri göğsüme hafifçe vurmuştu, cüzdanımı iç cebimde mi taşıyorum anlamak için. Gerçi sadece merhaba da demiş olabilir, yabancılarla pek eğleniyorlar zaman zaman :)). Birkaçı da pantolon ceplerimi yoklamıştı.


(Flickr- Velvetwink)

Bir de fiyat mevzuu var. Yabancıya otomatikman fazla fiyat söyleniyor. Beğendiğim bir eldivene 15 bin tugrug denmişti, Moğol tercüman 15 dakika sonra aynı eldiveni kendineymiş gibi sorunca fiyat 9 bin oluvermişti. Ben de satıcı kadının şaşkın bakışları altında tercümanın arkasından çıkıp 9 bini verip sıvışmıştım :)).


(Flickr- Velvetwink)

Bu anlattıklarım buraya yeni geldiğim zamanlardan. Artık hafta içi, öğleden önce saatlerde gidiyorum, telefon ve parayı tercüman arkadaşa teslim ediyorum. Buradaki kaosa alışınca o kadar da karışık ve korkutucu gelmiyor. Bir de rengim itibarıyla Avrupalı/ Amerikalı' ya benzemediğimden, geniş yüzüm itibarıyla da Moğolmuş hissi verebildiğimden bazen kamufle olabiliyorum (büyük güneş gözlüğünü takınca tabi, yoksa gözler hiç de Asyalı değil :). Kış şartları da sağolsun yardımcı oluyor, kalpaktı, atkıydı, Moğol işi paltoydu derken kalabalığa karışabiliyorum. Hatta pazarlığı ben yapmaya başladım, Moğol satıcılar pek eğleniyor :). Her ne kadar Türk olduğumu söyleyince bazen "Hem gelişmiş ülkeden gelmişsin hem de pazarlık yapıyorsun" cevabı alsam da genelde başarıyorum, pazarda pazarlık yapmamak racona ters ne de olsa :)).


(Flickr- Velvetwink)

Bizim elçilikteki Türkler alışmışlar, hatta hanımlar pazarın tenha zamanlarında tek başlarına gidiyor. Hatta Türkler' in, kadınlı erkekli, yankesici kovalamışlıkları, yakalamışlıkları, kafasında masa saati kırmışlıkları var. Dünya Türk' ten korksun arkadaş! Bunu burada daha iyi anladım :)). Ben henüz o kadar cesur değilim, keşke tek başıma gidebilsem. Pazarda tek başına vakit geçirmek büyük keyif ama henüz o kadar olmadım. Ulan Bator' un en büyük rengi burası aslında, ama güzel renklerin yanında tatsızları da olabiliyor.

  • Bugün özlenen: Ulus Pazarı Akmerkez arkasındayken ve biz yurtta kalan gamsız öğrencilerken... Aaah ah...
  • Bugün izlenen: Go West. Bosna Savaşı sırasında biri Boşnak diğeri Sırp, gay bir çiftin hikayesi. Sırp Milan, Boşnak Kenan' ı saklayıp korumak için kadın kılığına sokup kendi köyüne götürür. Kimse durumu anlamaz, hatta şaşaalı bir köy düğünüyle evlenirler bile. Milan askere alınır, Milena adını alan Kenan köyde kalır, onu bekler. Bir yandan konusunun fantastikliği açısından Kusturicalık yapmaya, öte yandan da seyirciyi sarsmaya çalışan ama ikisini de beceremeyen bir film. Tek iyi yanı, Before the Rain' deki Rade Serbedzija' yı manevi baba rolünde izlemek.

6 yorum:

  1. Kaç Yıldır Yaşıyorsunuz Moğolistan'da :)...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumlariniza tesekkur ederim.iki yil yasadim orada ama artik ulan bator sakini degilim.

      Sil
  2. Başkentte Tek Alışveriş Yapılan Yer Burası Mı? Hiç Mağaza Yok Mu? İlginçmiş Gerçekten :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. alisveris icin cok yer var ama en renklisi burasi

      Sil
  3. Değişik Ve Güzel Bir Deneyim Olmalı Moğolistan'da Yaşamak :).

    YanıtlaSil