9 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir gezgin Moğolistan' ın en içinden bildiriyor


(ömür biter yol bitmez :)

Bugün bloga konuk yazar aldım :)). Ağustos geldi, Ulan Bator' da metrekareye 3-5 turist düşüyor, "neredesiniz ey Türk turistler!" derken Türk bir gezginin (turist değil, gezgin, dikkat) yolu buralara düştü. Bizim gibi "onu yemem, bunu içmem" huysuzluğunda olmadığı için de iki haftada, bizim burada iki yılda gördüğümüzden çok daha fazla renk görüp döndü.
Yazı ve fotoğraflar Alper Metin :)

Ulan Bator`dan 12 saatlik yataklı tren yolculuğuyla Erdenet' e geldim. Ertesi sabah Erdenet` te Sumiyabayar`ın (Alper' in couchsurfing arkadaşı) akrabası beni alıp eve götürdü. Öğlene doğru çoluk çocuk bir minibüse doluşup Sumiyabayar` ın eşi Orhonchimeg`in anne-babasının yaşadığı ger' e gitmek üzere yola çıktık.Yol yok tabii, arazide tekerlek izi bulunca takip ediliyor sadece. Zıplaya zıplaya epey gittikten sonra vardık, birer sütlü- tuzlu Moğol çayı içip tekrar yola koyulduk. Akrabalar için yeni bir ger' in yapılacağı yere gittik. Bütün akrabalar geldi, kimisi zemin kazdı, kimisi ahşap iskelet kurdu, kimisi direkleri boyadı, öteki keçi kesti, çocuklar oynadı, kadınlar hayvanları parçaladı, ben de herkese biraz yardım ettim.


(sakatat temizleme kadın işi :)

Uzun tırnaklı, zarif iki kardeş akşama kadar bağırsak temizledi, işkembe sıyırdı, akciğer doğradı. İkisinin de üç çocuğu var ve jimnastikçi gibi bedenlere sahipler. Zaten Moğolistan` da şişman birine pek rastlamadım.

Bağırsak, mide, dalak, böbrek, ciğer ve tanıyamadığım birçok organla içli dışlı oldum. Orhonchimeg kalan sakatat parçalarını kalın bağırsağın içine doldurdu, bu dolmayı iple bağlayarak kapadı. Tüm et ve sakatatlar ger' deki sobanın kazanında kaynatıldı. Bu arada Sumiyabayar, mide çeperi diye tahmin ettiğim beyaz bir yağ tabakasını hamur gibi kullanarak içine ciğer sardı ve sobanın içine koydu. Ondan bir dilim aldım, şahaneydi.


(Moğol işi hayvan kesimi)

Biraz sonra bir de koyun getirdiler, yetmemiş. Moğolistan`da hayvan kesme yöntemi değişik. Önce karnında kol girecek kadar bir delik açıyorlar, bu esnada nedense hayvanın gıkı çıkmıyor. Sonra Tulga içeri kolunu sokup koyunun ana damarını kopardı, o sırada kısa bir `me` sesi çıktı. Hayvan bu şekilde az acı çekiyormuş.



(oradan bir koyun kap getir evladım)

Sonra akşam kalacağımız ger' e döndük. Oradan da bir koyun yakaladılar, kasabaya götürmek üzere yola çıktık. Yolda lastik patladı, iki tekerleğin arasına taş sıkışmış. Tamire kalkıştılar ama gerekli anahtar yoktu. En yakın ger nerededir diye şöyle bir düşündüler, sonra arazide kaptırdık epey gittik. Bir ger' e vardık, anahtar varmış. Buyur edildik, hemen taze kaymak, ekmek, çay (tabii ki sütlü ve tuzlu) geldi. Moğol çayı şöyle yapılıyor: her ger' in ortasında kurulu sobanın üzerindeki kazana yaklaşık üçte iki süt, üçte bir su konuyor, dallarıyla beraber bir tutam çay atılıyor ve tuz ekleyip kaynatılıyor. Bütün gün bunu içiyorlar. (Aktaranın notu: Yolda kalana yardım etmek, geleni ger' e buyur etmek Moğol bozkırının raconu. Yolda kalanın yardım istemek için araç durdurmasına gerek yok, yoldan geçen biri mutlaka durup bir el atıyor)

Çadırda getirdiğim hediyeleri sundum, tahin, pekmez, badem, kuru üzüm, nazar boncuğu, yemeni, karışık çerez, işlemeli para çantası. Pek sevdiler her şeyi. Bir paket zeytin verdim, genci yaşlısı on beş kişiden biri bile daha önce görmemiş. Evirdiler, çevirdiler, üzerine uzun uzun konuştular, çocuklardan biri korktu, biri dokunmaya çalıştı. Sabah kahvaltıda kazanda haşlanmış sakatatlar vardı, akciğeri tanıdım da diğerlerini tanıyamadım. Şu zeytini açsak da ekmekle yesek dedim, tattılar, meyve mi sebze mi diye sordular, cok garipsediler. Pek sevmediler, oysa bildiğimiz Marmarabirlik extra siyah zeytin canım...


(en hasından ger)

Gece üç kuşak aile hep beraber ger' de uyuduk. Önce Moğol usülü votka içtik, tasa benzer bakır bir bardak gezdiriliyor ve sırayla içiliyor. İlk içen parmağını üç kez içine sokup diline değdirerek tadıyor. Cengiz Han zamanında zehirli olup olmadığını anlamak için böyle tadarlarmış, oradan kalma bir gelenek.



3 yorum:

  1. Hayvanların moğollarda bu yöntemle kesilemside cengiz han döneminde ve daha öncesinden gelen bir gelenek ve bildiğim kadarı ile inançları ilede ilgili bir yönü var daha az azı çekmelerimnden çok kan akıtılması ıle ılgılı bır durum ama tm hatırlayamadım bende merak etim şimdi neydi o bır bakıcam bulursam yazarım.Daha çok foto mümkünmü Selamalr.

    YanıtlaSil
  2. daha çok foto koymaya çalışırım, selamlar

    YanıtlaSil
  3. pek farkında olmadığım çok şey varmış. Şimdi ise anlamaya başladım! farkındayım:)
    Teşekkürler!
    *1,2 küçük düzeltme yapsam. O içki içerken sağ elinin yüzük parmağı ile 3kez damlacıklar sıçradığı Güneşe,Yeryüzüne ve Ateşe önce hediye ettiği anlama geldiğni biliyorum.Gece ise güneşe kaldırmak gerekmiyor mudur, yasak mıdır, öyle yapma diyenlere karşılaşabılır.Benden daha iyi bilen ve araştıran vardır.Soracak olursa hareketin adı:сэржим өргөх(serjım urguh).
    *zehirli içki olup olmadığını gümüş bardakla bilinyormuş.O yüzden herkesin kendine ait gümüş bardaklar cepte:)

    YanıtlaSil