1 Kasım 2009 Pazar

Hepimiz pratik bozkır insanıyız


(psdblog.worldbank.org)

Bu aralar çok gezentiyim canım, "koltuğa yayılıp kalmama" kampanyam çerçevesinde mümkün mertebe dışarı çıkıyorum :)). Bu çıkışlardan biri de Gobi Kaşmir' de indirim günleri vesilesiyle oldu ve Moğol hemcinslerim sayesinde pek eğlendim.

Gobi Kaşmir demişken, Gobi buraların en büyük kaşmir konfeksiyoncusu. Vaktiyle Moğollar' la Japonlar savaşmış, Japonlar da savaş tazminatı olarak Gobi fabrikasını kurup Moğol Devleti' ne vermiş. Birkaç yıl öncesine kadar devlet şirketiymiş, özelleştirmede Japonlar almış :).



Bu hafta sonu Gobi' de indirim vardı, geçen sezondan kalanları elden çıkarıyorlardı sanırım. Merak edip gittim, ortam "bir cumartesi günü Bahariye Mango Outlet" havasındaydı :). Tezgahlara değil bakmak, yanaşmak bile mümkün değildi. Moğol kadınlar da omuz atmak konusunda epey başarılı hani :). İstanbul' daki bir Beşiktaş olsun bir Yeşilköy olsun, pazar deneyimlerimden faydalanıp araya dalarak bir kazak kaptım. Hatta daha da ileri gidip hem M hem de S bedenini buldum.



Bir köşede acaba M mi olsun S mi olsun diye kazakları ölçüp biçerken olaylar gelişti :). Elimdeki kazakları gören bir Moğol teyze bana Moğolca bir şeyler anlatmaya başladı. Tek kelime anlamasam da konuşmasındaki uyarı tonundan huylandım ve bildiğim iki üç kelime Moğolca ile "Bu kaşmir değil mi?" dedim, dediğimi sanıyorum en azından :). Neyse, teyze ısrarla konuşmaya devam etti, "üç üç" hareketi yapmaya başladı. Anlamadım, "Teşekkürler kız kardeşim" dedim (burada tüm kadınlar bacı, hitap böyle), satıcıya yöneldim. Adam etiketleri göstererek işaret diliyle bana tek kazağın 39 bin tugrug (Moğol para birimi, değeri yaklaşık TL kadar), üç tane alırsam 99 bin olduğunu söyledi.



O kalabalığa tekrar dalamam deyip upuzuuun kasa kuyruğuna girdim. Sırada, elimde tek kazak olduğunu gören bir Moğol kız (onun elinde de tek kazak var) bana doğru Moğolca bir şeyler söylemeye başladı, hiç üstüme alınmadım. Ben buz gibi durunca yanındaki arkadaşı yine Moğolca hamle etti. Hamle edenin elinde de tek kazak olduğunu görünce uyandım, teki 39 bin, üç alana 99 bin olayı... Kızcağız cep telefonunu çıkarıp bana 39 bin, üçle çarp, 99 binden çıkar vs. hesaplar göstermeye başladı. Ok dedim, madem üçümüz kazağa girip kâr edeceğiz, neden olmasın :). Hemen sıraya giren kıza ödemeyi yapıp İstanbul' da minibüste arka dörtlü anılarına daldım. Birbirini tanımayan dört yurdum insanının organize olup, bozuk paraların tüm parası olanda toplanmasıyla oluşan yurdum pratikliğinin çok da uzak olmadığını görüp sevindim :). Aynı şey, alışverişin tek elde birleşip kâr edilmesi (ya da zaman kazanılması) bir Fransız' a teklif edilse ne tepki verirdi acaba...

Neyse, mekandan çıkarken, başta beni tespit edip "üç üç" diyen teyzeyi gördüm. Bana "hayırlı olsun, neyse ki olayı çözdün" der gibi gülümsedi :)).

Moğollar' ın pek yabancı dostu olduğu söylenemez. Ama alışverişte bazen çok pratik olanı, hatta dostça çözümler sunanı da olabiliyor. Bundan tam bir yıl önce bir pazar öğleden sonrasını perde halkası arayarak geçirmiştim. Perde halkası diye öğrendiğim Moğolca kelime meğer elbise askısı demekmiş, elde var sıfırdı. Sonunda, işaret diliyle derdimi anlayan bir satıcı kadın elinde kalan son halkayı bana vermiş ve Moğolca "Al bunu, bende de son kaldı zaten, ararken satıcılara gösterir derdini anlatırsın" demişti. Bunu Moğolca söylemişti tabi, ama bazen yüz ifadesi ve ses tonu iletişimde daha anlamlı olabiliyor :)).

  • Bugün özlenen: Valla aslında özlenen her daim çok da bugün başka, zira dolapta 29 Ekim resepsiyonundan kalan lahana sarma ve şekerpare var, heyt :).
  • Bugün izlenen: Last Orders. Sakin bir İngiliz filmi. Hayatları birlikte geçmiş dört amcadan biri ölür. Vasiyeti de yakılmak ve küllerinin arkadaşları tarafından, gençliğinin geçtiği yere savrulmasıdır. Üç arkadaş ve ölenin evlatlık oğlu yola çıkar, yolda ortak anılardan bahsetmeye başlar, flashback' ler girer. Ortaya Bob Hoskins ve ölen Michael Caine' in karısını canlandıran Helen Mirren' in çok iyi oynadığı, anılar eşliğinde bir yol filmi çıkar. Çok acaip, sanki hiçbiri oyuncu değil de yönetmen kamerasını herhangi bir İngiliz pub' ına ya da dost olan üç yaşlı adamın yolculuk ettiği arabaya çevirmiş gibi.

1 yorum:

  1. Allahım yaşlar geldi gözümden okurken aaaay! Çok yaşa e mi!

    YanıtlaSil