16 Nisan 2010 Cuma

Ulan Bator' un ihtiyarları bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları...


(trekearth.com- Suhan. Canım insan Göksun, fotoğraftaki adam az çok dedemize benzemiyor mu allasen?)

Ulan Bator hakkında genelde "aman da şöyle renksiz, böyle tozlu" diye yakınıyorum. Zannedilmesin ki burada güzel bir şey yok. Var, çocuklar :)). Tombiş Moğol çocukları hakkında daha önce yazmıştım. Çocuklara ne bakmaya doymak mümkün ne de onları mıncırmaya... :)). Ama tek güzel şey çocuklar değil, yaşlılar da ayrı güzel. Anafikir, çocuklar güzel, yaşlılar güzel, ara yaştakiler için no comment :)).


(trekearth.com- Larson)

Efendim, öncelikle yaşlılar çok güzel giyiniyorlar. Çoğu geleneksel kıyafet del giydiğinden, parlak kumaşlar sayesinde rengarenk bir görüntü yaratıyorlar. Ben de burada renk delisi oldum çıktım :). Del' lerin desenleri, renkleri farklı. Bazı kadınlar del' le birlikte başlarına renkli eşarplar bağlıyor, bazı adamlar fötr şapka, bazısı kovboy şapkası takıyor. Şehrin yeknesak renklerinin ve şehir sakinlerinin (dünyanın birçok yerinde olduğu gibi) bir örnek kıyafetlerinin arasında kendi estetiklerini yaratıyorlar.


(flickr.com- Mielamundi)

(trekearth.com- Rinie Hoff)

Sonra sonra, yaşlıların yüzleri Moğolistan' ı anlatıyor. Yılın 300 küsür gününün güneşli geçtiğini, bozkır güneşinin yakıp kavurduğunu söylüyor. İklim hem çok soğuk hem çok kurak, bu sebeptendir ki yüz çizgileri derinden gider diyor. Ama bozkır insanıyım, azla yetinmeyi, doğayla mücadele etsem de nihayetinde ona baş eğmeyi ve koşullarına uymayı bilirim, yüzümdeki yumuşak ifade ondandır diye ekliyor.


(travelblog.org- Gesine Cheung)

İşte Moğol yaşlıların en güzel yanları da bu, daha yumuşak, daha gülümseyerek bakıyorlar. "İtiraz etme bana, dalarım sana" diye bakan, yolda belde sağı solu ite kaka yürüyen, "bu yabancı da ne ola ki" tavrındaki asabi görünümlü genç ve orta yaşlılardan sonra Moğol yaşlılara yol sormak, selamlarını almak ya da sadece yüzlerine bakmak bile insana iyi geliyor. Açıkçası, bu şehirde kendimi dünyanın çok değişik bir yerinde yaşadığımı hissettiren en önemli (belki de tek) şey yaşlılar ve yüzleri. Komünist mimariyle şekillenmiş bir şehrin üstüne kapitalizm saldırmış, Sovyetik blokların dibinde kuntin plazalar türemiş, eski sinemalar banka olmuş... Bu şehrin en değişmemiş, el değmemiş öğesi olarak yaşlılar kalmış.



Bu kaydı, cesaret edip fotoğrafını çekme izni sorduğum amcayla bitireyim. Moğol- Türk Dostluk Parkı' nın açılışını en merakla izleyen kişiydi :)). Millet açılışı izlerken ben de onu izliyordum. Epey bir etrafından dolandıktan sonra fotoğraf makinemi göstermiştim, gülerek onaylamıştı.Fotoğraf çekilmekle genelde bir problemleri yok gibi, ben de niye o kadar çekindiysem...

  • Bugün özlenen: Beni Türk kuaförlerine emanet ediniz... Burada kuaförlük zanaatının seviyesi pek parlak değil, bir de dil problemi olunca memleketteki "canım sıkıldı aman fön çektireyim, ay kırık aldırayım" gibi şeyler özlenir oluyor tabi :). Kurtuluş kuaför kaynıyordu yahu, kıymetini bilememişim. Şimdiki aklım olsa habire fön çektirir, sık sık da saç modeli değiştirirdim. Pırasa kafaya döndüm burada :).
  • Bugün izlenen: Public Enemies. Epeydir büyük prodüksiyon izlememiştik. Dönem filmi yapıyorum diyenlerin izlemesi gereken bir film. Ama biraz fazla karanlık kalmış, ışık yok mu yahu? Bir de kim kimdir, kim kimin adamıdır, kafa karıştırıyor. Johnny Depp 1930' ların meşhuuur banka soyguncusu Dillinger rolünde ama rolü iyi yazılmamış sanki, bir soyguncunun hayatından bir kesit olarak kalmış. Film daha kısa, daha derli toplu olsa, karanlıkta koşturanlardan o kimdi, bu kimdi diye kafa patlatmak yerine daha iyi yazılmış karakterleri izlesek ve ben bu entel cümlelere bir son versem...:))

6 yorum:

  1. kuaförlerin kötü olması saçınızın moğollarınkinden farklı olmasından olabilir mi? türkiye'de moğolların saçını iyi kesemiyorlar, ne kadar pahalı bir kuaför olsa bile...

    YanıtlaSil
  2. kuaförler kötü değil, sadece seviyeleri pek parlak değil. sadece kesimden bahsetmiyorum, bunun fönü var, boyası var...
    saç farkı mevzuunu ben de duydum, moğollar'ın saçları kalın telli olduğundan kuaförler bu tip saça alışıkmış, başka tipte başarılı olamıyorlarmış. bilmem, olabilir, belki yakında yabancı saça da alışırlar. türkiye'deki moğollar için de iletişim problemi ya da tarz anlayışı farklılığı olabilir. belki de sorun, kadınların dünyanın hiçbir yerinde kuaförlerden % 100 memnun olmamasıdır.

    YanıtlaSil
  3. Benim de kalın telli saçlarım var ama yine de buradaki kuaförler bildikleri gibi kesiyorlar...

    YanıtlaSil
  4. Anafikir, çocuklar güzel, yaşlılar güzel, ara yaştakiler için no comment :))
    harbiden öyle ya...
    bir de yaşlıların hareketleri yavaş olur,pek acilesi yoktur:) seviyorum o hallerini.
    Türkiye'de de ayni. Tek fark Türklerin çoğu çok konuşkandır;)
    Çocuklar ise baş bela! Benden iyi Türkçe biliyorlar ve çok meraklılar! Ama hiç kötü niyeti yokturlar.Çocuk çünkü:)

    YanıtlaSil
  5. ya yazdıkların müthiş tüm bloğu bi nefeste okudum moğolistanı deli gibi merak eden biri için bulunmaz bir nimetti bu..
    çok sağol eline sağlık her kimsen

    YanıtlaSil
  6. teşekkürler, moğolistan'a gelen türk turist sayısı çok az, sen çoğalt inşallah :)

    YanıtlaSil